Soğuk algınlığı ve grip kış aylarında hemen hepimizin başının derdi olan hastalıklar. Burun akıntısı, halsizlik, ateş, öksürük gibi bulgular hem iş gücü kaybına neden olmakta, hem de bulaşıcılığı yüksek olduğundan bizi çevremizdeki insanlar için de potansiyel tehlike haline getirmektedir. Her ne kadar soğuk algınlığı ve grip birbirinden farklı hastalıklar olsa da benzer bulgulara yol açtığından ve her ikisinde de hastalık etkeni virüsler olduğundan çoğu kez ayırıcı tanı yapılmadan tedavi edilirler. Özellikle ülkemizde birçok ilacın reçetesiz satılabilmesi nedeniyle halkımız bu hastalıklar için doktora başvurmak yerine eczaneye gidip bilinçsizce antibiyotik kullanmakta. Oysa soğuk algınlığı ve grip hastalıklarına neden olan etkenler yani virüsler antibiyotikler ile tedavi edilememekteler.
Grip, solunum yollarını etkileyen ve İnfluenza türü virüslerle meydana gelen bir hastalık olup, son derecede bulaşıcı viral bir enfeksiyondur. 1-2 hafta içinde hastalar genellikle iyileşirler ancak etkileri haftalarca devam edebilir. Sonbahar-kış aylarında görülür ve iş gücü kaybı açısından bakıldığında en yüksek maliyete neden olan hastalıkların başında gelir. Aynı zamanda vücut direnci düşük olan kişilerde, yaşlılarda, genel durumu bozan hastalığı olanlarda yaşamı tehdit eden ciddi hastalıklara neden olabilir ve bazı grip türleri ölümcül komplikasyonlara yol açabilir.
Soğuk algınlığına neden olan organizmaların %90’ı virüslerdir ve yaklaşık 200 çeşit virüs türü saptanmıştır. En sık neden olan virüsler ise Rninovirüsler ,Coronavirüsler, Parainfluenza, Respiratuar sinsial virüslerdir. Ateş, baş ağrısı, eklem ve kas ağrısı yorgunluk hissi, burun akıntısı, hapşırma, boğaz ağrısı gibi yakınmalara yol açar. Hastalık aynı havayı soluyan kişilerin hapşırırken ya da öksürürken virüslerin ortama yayılması yoluyla bulaşabileceği gibi, son yıllarda yapılan çalışmalar en sık bulaşma yolunun hasta kişinin elinden başka insanlara virüslü salgıların bulaşması ve sağlıklı kişilerinde bunu burunlarına taşıması ile olduğu yolundadır. Dolayısıyla sık el yıkanması soğuk algınlığından korunmak için son derece önemlidir.
Soğuk algınlığına bir çok virüs sebep olabileceği için de vücut hiçbir zaman bu virüslerin tümüne direnç geliştiremez. Bu sebeple her sene tekrar tekrar soğuk algınlığı geçirilebilir. Havaların soğuk olmasından çok üst solunum yolu alerjileri, psikolojik stres gibi faktörler hastalığın gelişmesinde oldukça etkilidir. Soğuk algınlığı çoğunlukla basit önlemlerle ve vücut direnciyle atlatılan bir hastalıktır. Ancak 39 C’yi geçen ateş, sürekli yada çok, kıvamlı balgam üreten öksürük, nefes alırken ağrı, devamlı kulak ağrısı, şişmiş lenf bezleri, yutkunurken zorlanma ve şiddetli ağrı yakınmaları olduğunda mutlaka doktora başvurulmalıdır.
Grip ise soğuk algınlığından daha ağır geçen, sıklıkla ateşe ve vücutta ağrılara neden olan, baş ağrısı, öksürük, 2-3 hafta süren yorgunluk belirtileri yapan bir hastalıktır. Soğuk algınlığından korunmak mümkün olmamakla birlikte gripten aşılar ile korunmak mümkün olabilmektedir.
Tüm bu bilgilendirmelerden sonra artık bu hastalıklara virüslerin neden olduğunu öğrendik. Bilinçli toplum olarak virüslere antibiyotiklerin etki etmediğini ve bu hastalıklarda iyileşmek için antibiyotik kullanmanın hem maddi kayıplara hem de yanlış ilaç kullanımı nedeniyle toplum sağlığına zarar vereceğini bilmeliyiz. Eğer yakınmalarımızda yukarıda belirttiğim değişiklikler olur ise mutlaka bir doktora başvurmalıyız. Doktorunuz bazen soğuk algınlığına ek olarak gelişebilecek bakteri enfeksiyonları nedeniyle antibiyotik önerebilir. Ancak bu tip bir tedavi mutlaka gerek olduğunda ve doktor tarafından başlanmalıdır. Hem kendi sağlığımız hem de gelecek nesillerin sağlığı için reçetesiz antibiyotik kullanmamalı, maddi ve işgücü kaybına yol açan gripten korunmak için önlemimizi almalıyız